SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

RÜ’YA BAHSİ

<< 2265 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

9-   (2265) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا أبو أسامة. ح وحدثنا ابن نمير. حدثنا أبي. قالا جميعا: حدثنا عبيدالله عن نافع، عن ابن عمر، قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "الرؤيا الصالحة جزء من سبعين جزءا من النبوة".

 

{9}

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Demişki): Bize Ebû Usâme rivayet etti. H.

Bize İbni Numeyr dahî rivayet etti. (Demişki): Bize babam rivayet etti.

Her iki râvi demişlerki: Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbni Ömer'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Salih rü'ya Nebiliğin yetmiş cüz'ündeıı bir cüz'dür.» buyurdular.

 

 

9-م- (2263) و حدثناه ابن المثنى وعبيدالله بن سعيد. قالا حدثنا يحيى عن عبيدالله، بهذا الإسناد.

 

{M-9}

Bize bu hadîsi İbni Müsennâ ile Ubeydullah b. Said dahî rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Yahya, Ubeydullah'dan bu isnadla rivayette bulundu.

 

 

9-م-2- (2263) وحدثناه قتيبة وابن رمح عن الليث بن سعد. ح وحدثنا ابن رافع. حدثنا ابن أبي فديك. أخبرنا الضحاك (يعني ابن عثمان). كلاهما عن نافع، بهذا الإسناد.وفي حديث الليث:

 قال نافع: حسبت أن ابن عمر قال "جزء من سبعين جزء من النبوة".

 

{M-9-2}

Bize bu hadîsi Kuteybe ile İbni Rumh dahî Leys b. Sa'd'dan rivayet ettiler. H.

Bize îbni Râfi' de rivayet etti. (Demişki): Bize İbnı Ebî Füdeyk rivayet etti. (Dediki) : Bize Dahhâk, (yâni İbni Osman) haber verdi.

Her iki râvi Nâfi'den bu isnadla rivayette bulunmuşlardır. Leys'in hadîsinde: «Nâfi' dediki:

 

Zannederim İbni Ömer: Nebiliğin yetmiş cüz'ünden bir cüz'dür dedi.» ifâdesi vardır.

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhârî, Tirmizî ve Nesâî «Ta'bîrir-Rü'ya» bahsinde tahrîc etmişlerdir.

 

Hattâbî ve diğer bazı ulemânın beyânına göre zamanın yaklaşmasından murad gece ile gündüzün müsâvî olmasıdır. Bâzıları: «Bundan murad kıyametin yaklaşmasıdır.» demişlerdir. Birinci tefsir rü'ya ile meşgul olmayanlara göre daha meşhurdur. Fakat ikinci tefsiri te'yid eden hadîs vardır.

 

«Sizin en doğru rü'ya göreniniz, en doğru soyleyeninizdir.» cümlesinin zahiri mutlak ise de Kaadî İyâd bazı ulemânın: «Bu âhir zamanda ilim kalktığı; ulemâ, sulehâ ve gerek sözünden, gerek amelinden istifâde edilecek kimse kalmadığı zaman bir ta'viz ve tenbih olmak üzere görülecektir.» dediklerini hikâye etmiştir. Hadîsin mutlak mânâda olması daha akla yakındır. Çünkü doğru söylemeyen bir kimsenin rü'yasında da bozukluk olur.

 

Babımız rivayetlerinde sâlih rü'yanın Nebiliğin cüzlerinden olduğu üç âdetle bildirilmektedir. Bunların en meşhuruna göre rü'ya peygamberliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz'dür. ikinciye göre kırk beş, üçüncüye göre yetmiş cüz'ünden bir cüz'dür. Müslim'den başkalarının rivayetlerinde cüz sayıları daha da değişmektedir. Meselâ: İbnü Abbâs (Radiyallahu anh)'m bir rivayetinde «Nebiliğin kırk cüz'ünden bir cüzü»; El-Abbâs'ın rivayetinde «Elli cüz'ünden bir cüzü»; İbni Ömer rivayetinde «Yirmialtı cüz'ünden bir cüzü»; Ubâde rivayetinde : «Kırk dört cüz'ünden bir cüz'üdür» denilmektedir. Tâberi bu ihtilâfın rü'yayı görenlerin muhtelif olmasından ileri geldiğine işaret etmiştir. Sâlih mü'minin rü'yası Nebiliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz, fâsıkın rü'yâsı ise yetmiş cüz'ünden bir cüz olur. Bâzılarına göre bu ihtilâftan murad: Gizli rü'yalar yetmiş cüz'den bir cüz, aşikâr (açık) rü'yalar kırk altı cüz'den bir cüz'dür demektir. Bir takımları da şöyle demişlerdir: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e yirmi üç sene vahiy geldi. Bu yirmi üç senenin on üçü Mekke'de, onu Medine'de geçti. Daha önce altı ay vahyi rü'yada görmüştü. Bu altı ay kırk altı (altı ayın) bir cüz'üdür.»

 

Ma'zirî diyor ki: «Ulemâdan bâzıları rü'yaların Nebilikle hâsıl olan ve o sayede temyiz edilen şeylere kırk altıda bir cüz nisbetinde benzerliği olduğunu söylemişlerdir. Bâzıları birinciye (yâni altı ay rü'ya meselesine) itiraz etmiş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in peygamberlik gelmezden Önce vahyi tam altı ay rü'yada gördüğü sabit olmamıştır. Bir de Nebi olduktan sonra birçok rü'yalar görmüştür. Bunlar da altı aya katılınca nisbet değişir, demişlerdir. Bu ikinci itiraz bâtıldır. Çünkü vahyden sonraki rü'yalar melek vâsıtasıyle olmuştur ki; bunlar vahiy de dâhil olup ayrıca hesaba katılmazlar.»

 

Hattâbî de şunları söylemiştir: «Bu hadîs rü'ya meselesini te'kid ve onun mertebesini tahkikdir. Rü'yanın Nebilik cüzlerinden bir cüz oluşu Nebilere mahsustur. Başkaları hakkında böyle bir şey yoktur. Nebilere uyanıkken nasıl vahiy gelirse uyku hâlinde de gelirdi. Ulemâdan bâzılarına göre bu hadîsin mânâsı rü'ya Nebiliğe muvafık olarak görülür. Çünkü rü'ya Nebilikten kalan bir cüz'dür demektir.»

 

«(Rü'yada) köstek (görmey) i severim, bukağıdan hoşlanmam.» cümlesi hakkında ulemâ şunları söylemişlerdir: «Köstek görmeyi sevmesi, köstek ayaklara takıldığı içindir. Bu da günahlardan, kötülüklerden ve bilûmum bâtıl şeylerden vazgeçmeyi gösterir. Bukağıya gelince: Onun yeri boyundur. Hem bukağı Cehennemliklerin sıfatıdır. Teâlâ Hazretleri Yâsîn Sûresinde:

 

«Biz onların boyunlarına bukağı vuracağız.» Başka bir yerde de :

 

«Boyunlarına bukağılar vurulduğu vakit.» buyurmuştur. Tâbir ulemâsı ise bu cümledeki iki sözü derecelere ayırmış ve : «Uyuyan kimse mescidde veya hayırlı bir kalabalık içinde yahut güzel bir halde ayaklarına köstek vurulduğunu görürse bu onun iyi halde sebatına delildir. Söz sahibi bir kimsenin rü'yasında onu bu şekilde görmesi de iyi halde sebatına delildir. Onu rü'yasında bir hasta veya mahbus yahut misafir veya felâketzede bir kimse görürse görenin bulunduğu halde sabit olduğuna delildir. Köstekle beraber bukağıda bulunmak gibi sevilmeyen bir şey de görürse bu sefer netice sevimsiz çıkar. Çünkü bukağı azab göreceklerin sıfatıdır.

 

Bukağıya gelince boynuna takılmış görürse kötüdür. Maamafih karîne bulunduğu takdirde büyük mertebelere delâlet eder. Elleri kelepçeli görmek iyidir. Onların kötülüğe uzanmayacaklarına delildir. Bâzan cimriliğine, bazan da niyet ettiği işi yapamayacağına delil olur.» demişlerdir.